9 Şubat 2012 Perşembe

'Danışmam da Danışmam '... Neden Danışman?

Herkesin her şeyi bildiği ülkemizde danışmanlığı iş olarak seçmiş cesur insanları takdir etmemek mümkün değil. Her ne kadar bireysel olarak danışmaya daha sıcak baktığımız; koçluk, imaj danışmanlığı gibi işlerin itibar gördüğü günlerde olsak da şirketler söz konusu olduğunda danışma fikri hala pekte tercih edilen bir alternatif değil. Bu konuda sadece kendi profesyonel hayatımdaki tecrübelerimden edindiğim izlenimleri sizinle paylaşmak istedim. Tabii burada bahsettiğim, şirketlerin yeni yatırım alanlarına girerken ihtiyaç duyduğu danışmanlık hizmetleri veya danışmandan umulan 'yan faydalar ' motivasyonuyla alınmış danışma kararları değil. Kendi konum olan pazarlama iletişimi ile ilgili çalışmalar.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerde 'danışmama' fikrinin kaynağı genelde şirket sahipleridir. Dişleri tırnaklarıyla 'bu şirketi bu hale' getirdiklerine göre danışacakları kişilerden daha akıllı ve tecrübelidirler. Hem zaten 'çalışanlara dünyanın parasını' ödemektedirler. Büyük ölçekli işletmelerde ise direnç genelde bölüm yöneticilerinden gelir. Danışma ihtiyacını kendilerine yöneltilmiş bir yetersizlik ithamı olarak algılayarak şirketlerinin içinde bulunduğu 'özel' koşulları şirket dışından birinin anlamasının mümkün olmadığını savunurlar. Zaten danışmanın söyleyeceği şeyleri onlarda biliyordur da ............... Masanın her iki tarafında iyi bilen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki maalesef bu aşamada beyinler genellikle 'nasıl yapılabileceğinden' çok 'neden yapılamayacağına' kilitlidir. 
Danışma kararı alındıktan sonra yaşanan en önemli sorunlardan birisi danışmanların elinde hazır reçeteler olduğu yanılgısıdır. (Her ne kadar hazır reçetelerle işlerini yürütmeye çalışan, ev ödevini gereği gibi yapmayan danışmanlar mevcutsa da bu başka bir yazının konusu olabilir.) Başarılı bir danışmanlık hizmeti öncelikle danışmanın ev ödevini titizlikle yapmasına ve kendini şirkete başarı ile entegre etmesine bağlıdır. Ev ödevi, durumun gereklerine göre şekillenen uzun ve emek isteyen bir çalışmadır. Bu süreçte bir taraftan sektör ve rakip analizleri, ürün değerlendirmeleri yapılırken diğer taraftan şirket dinamikleri çözümlenmeye çalışılır ki bu yoğun çalışma dönemi  şirket açısından 'bak hiç de bir faydaları olmadı' dönemidir. Bu dönem maalesef şirketler tarafından tam olarak algılanamaz.
Danışma eyleminde, danışılanın ne kadar akıllı olduğundan hatta ne kadar tecrübeli olduğundan  daha önemlisi durumu ne kadar başarılı analiz ettiği ve ne kadar geniş ufuklu olduğudur. Ben şahsen pek çok çalışmada danışmanın aslında şirket içinde var olan fikir potansiyelini şirketin iletişimsizlik girdabından kurtarma görevini üstlendiğini düşünüyorum. Günlük iş yoğunluğu içinde paylaşılamayan veya yaşanan iletişimsizlik ortamında hak ettiği değeri görmeyeceği endişesiyle paylaşılmak istenmeyen fikirlerin  danışmanın şirket içinde yarattığı olumlu hava ve objektif yaklaşımları sayesinde hayat bulduğuna inanıyorum.
Ayrıca şirket içinde uzun süre çalışan personelin işin rutini içinde yaşadığı 'meslek körlüğü'nün ve motivasyonsuzluğun ilacının dışarıdan alınan bu hizmet olduğunu unutmamak gerekir. Bazen bir 'yabancı' hayatınızı ummadığınız şekilde güzelleştirebilir.
Danışmanlığın ve danışanın kalitesinin artacağı günlere doğru ilerlediğimizi umuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder