24 Şubat 2012 Cuma

Cebimizden Gönlümüze Giden Yol ...

Günümüzde teknolojinin her alanda sunduğu muhteşem olanaklar sayesinde, bir iletişim çalışmasını başarıya götürmek şüphesiz ki eskisinden çok daha kolay. Yeter ki çalışma doğru temeller üzerine kurulmuş ve profesyonel ellerce yürütülmüş olsun. 
Teknolojinin nimetleri derken şu sıralar pek popüler olan sosyal medyayı kast etmediğimi öncelikle belirtmek isterim. Sosyal medyada olmakla sosyal olmayı hem bireysel hem kurumsal düzeyde karıştırmaya başladığımız konusundaki düşüncelerimi başka bir yazıda paylaşacağım.

Bu yazıda üzerinde durmak istediğim dijital dünyada benim en çok önemsediğim alanlardan biri olan mobil uygulamalar. Ülkemizde THY örneğinde olduğu gibi müşteriyi bilgilendirme açısından önemli bir servis hizmeti üstlenmiş başarılı örnekleri olmakla beraber, firmalara, hedef kitleleriyle uzun vadeli ve kalıcı bir ilişki tesis etme, marka imajını güçlendirme veya kendini yeniden konumlanma konularında ciddi faydalar sağlayabilecek uygulamalara maalesef pek rastlanmamaktadır. Aslında firmalara 'müşterisiyle yaşama' olanağı veren bu uygulamaların gücünden gerektiği gibi yaralanıldığı taktirde markalaşma adına büyük başarılar elde edileceği söylenebilir.
Hayatımızın bir parçası olabilmek adına cebimize giren  başarılı uygulamalardan (app) biri Nike’ye ait.
Nike, spor yapan, yapmayı düşünen, nasıl yapılır ki diyen, performansını arttırmak isteyen, kısacası her seviyede ve her alanda sporla ilgilenenlerin çeşitli ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde düşünülmüş, 'Nike'+, 'Nike Training Clup', 'Nike+FuelBand' gibi ‘app’larıyla, bir şeyler satmaktan çok daha ötede adını sporla özdeşleştirmeyi amaçlamış durumda.  
Yine, ‘Special K’, pazardaki onlarca benzeri ile mücadelesinde kendisini güçlü bir şekilde zayıflama merkezli konumlandırırken, bu zor yolda tüketicisini yalnız bırakmayacağını onların akıllı telefonlarında kendisine yer açarak gösterdi. Diyet sürecinde ihtiyaç duyulabilecek listeler, menü alternatifleri, motivasyon gibi pek çok öğeyi kapsayan 'My Plan' adlı  ‘app’ıyla müşterisine yakınlaşmaya çalıştı. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. 
Kısaca ben firmaların mobil pazarda sadece 'müşteri hizmetleri' servisi veren veya satışa hızla götüren uygulamalarla kalmayıp, markalarını güçlendirmek, tüketicisi ile yakınlaşmak ve onların nabzını tutmak adına oluşturacakları ‘app’larla da teknolojinin nimetlerinden yararlanması gerektiğini inancındayım. Hepimiz için yeni olan bu mecrada pazarlamacılarla programcıların başarılı işbirliklerinin markalar açısından büyük fırsatlar taşıdığını hatırlatmak isterim.

19 Şubat 2012 Pazar

Global Markaya Giden Yol "Glokalizm"

Herkesin global olmakla övündüğü günümüzde, hem de hazır New York'da yaşarken neden ' Glokalizm' diye soranlara..
Şahsen insan ilişkilerinde, özellikle pazarlama iletişimi söz konusu olduğunda global yaklaşımların başarılı sonuçlar vermeyeceğine inanan bir iletişimciyim. Bilgi globaldir, teknoloji globaldir ama insanın globali olmaz. Farklı kültürler içinde yetişmiş insanların bu bilgiyi yorumlayışı, teknolojiyi kullanışı tıpkı evet derken kafasını sallama şekilleri gibi farklıdır. 
Kültürler arasında sadece sofraya konan yemekler değil sofra adabı da büyük farklılıklar gösterir ama bu insanların farklı mutfaklara ilgi duymasına, bazı yemekleri severek yemesine ve hatta bazen de kendi evinde yapmasına engel değildir. Çoğaltılabilecek örneklerden gelmek istediğim nokta özetle şu ki; başka kültürleri tanıyan, farklı kültürlerdeki insanlarla yaşama becerisi gösterebilen ve hatta bundan zevk alan insanlar vardır ama bunlar bireyin başka kültürlere doğru  çıkılmış deneyimsel yolculuklarından başka bir şey değildir.
Kişileri ve toplumları yönlendiren en önemli gerçek kültürdür. Eskilerin örf-adet-gelenek-görenek dedikleri toplum dinamikleri , son zamanların popüler deyimiyle 'kültür kodları' çözülmeden oluşturulacak hiç bir iletişim çalışmasının başarıya ulaşacağına inanmıyorum. Değil mevcut pazara hitab etmek, uzun vadeli bir strateji ile gelecek nesilleri şekillendirmeyi, yeni bir giyim tarzı veya içecekle bir toplum tanıştırmayı hedeflemiş firmalar için bile mevcut kültürü çözümleyebilmiş olmak şarttır. 
Başarılı iletişim çalışmalarının yaratması gereken en önemli etkinin 'yakınlık' hissi olduğuna inananlardanım. 'Yakınlık' kurmayı başaran firmalar içinde, siyasi partilerde içinde başarı kaçınılmazdır. Yakınlık ise ancak doğru tanımlanmış  hedef kitlelere yönelik doğru yaklaşımlarla kurulabilir. 
Şahsen dünyadan haberdar, global eğilimleri takip eden, büyük hedefleri olan ama adımlarını mümkün olan en başarılı segmentasyonu yaparak, lokal uygulamalarla atan firmaların bir dünya markası olabileceği inancındayım. Nice nice dünya markalarına sahip olmak ümidiyle.


15 Şubat 2012 Çarşamba

Arçelik Bize Neyi Haber Veriyor ?


Arçelik son derece güzel bir reklamla bize bir şirket evliliğinin haberini veriyor gibi ... Bunun zekice hazırlanmış bir duyurum kampanyasının ilk filmi olduğunu düşünüyorum. Reklamın yaratıcılarını tebrik eder, eğer hissettiğim doğruysa Arçelik'e yeni girişiminde başarılar dilerim.

14 Şubat 2012 Salı

Google'ın Doodle'ı


Google'ın sevgililer günü logosu sanırım sosyal medyada günün en çok konuşulan konulardan biri oldu. Paylaşım sitelerinde pek çok espriye konu olan doodle'in, ikili ilişkiler üzerine verdiği net mesajı ve sevimli karakterleri ile güne keyif katan başarılı bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Ayrıca filmin sonunda beliren karakterle Google'ın aşkın 'her şekline' duyduğu saygıyı ifade edişi de bence gözden kaçmaması gereken hoş bir detay. 
Ama üzerine biraz daha düşünüldüğünde aslında tablo Google açısından pekte parlak gözükmüyor. Hikayede kahramanımızın Google'da ulaştığı öneriler onu sonuca götürmediği gibi ciddi bir nakit ve vakit kaybına da sebep oluyor. Ben durumdan kısaca ' her sorunun cevabını bende arama' mesajını aldım. Doodle'ın ikili ilişkiler üzerine verdiği mesajın başarısını Google için yakalayamadığı kanaatindeyim. Tabii konu Google olunca 'yakalasa n'olur, yakalamasa n'olur? ' dediğinizi de duyar gibiyim ... 

Canım Kenan'cım

Beş seneyi aşkın bir zamandır yürüttüğümüz evliliğimizin pek çok gününe gösterdiğin 'sevgililer günü'  özeni için sana ne kadar teşekkür etsem az. Bir ilişki formu olarak evliliği sevgililikten ayıran bütün o klişelerden uzak duruşun ama bir koca ve baba olarak fazlasıyla yerine getirdiğin sorumluluklarınla gazete sayfalarında hala tartışılan 'ideal koca'nın bence en güzel örneğisin.
Elinden gelenin en iyisini yapacağına olan inancımı hiç kırmadığın için, yapmak istediğim şeylere gösterdiğin saygı ve verdiğin destek için, bitmek bilmeyen hayat enerjin, paylaşımcı yüreğin, insanı istemek zorunda bırakmayan ince düşüncelerin ve evimize getirdiğin huzur için, düğüne dans dersi almayı kendin önerebildiğin, alışveriş yaparken bana uygun bir şeyler bulduğundaki heyecanın için, hastalandığımda çok iyi baktığın ve hiç bir doktor randevuma yanlız gitmediğim için, beni sevdiğin için ve sevmenin bütün gereklerini yerine getirdiğin için.....
Ve bunların hepsini daha da değerli kılan kızımız için sana çooook teşekkür ederim. 
Daha nice yılları sağlık ve huzur içinde, tüm sevdiklerimizle 'sevgililer günü' tadında geçirebilmek ümidiyle ...
SENİ SEVİYORUM

12 Şubat 2012 Pazar

Sosyal Ağlarda Marka Takibi


Sosyal media port'da yayınlanan bir araştırma sonucuna göre Türk halkı sosyal ağları öncelikle satın almalar için indirim olanağı yakalamak amacıyla kullanıyor. Bunun hemen arkasından kişileştirilmiş tavsiyeler ve müşteri hizmetleri ile iletişime geçebilmek geliyor. Hepimiz için yeni olan bu mecranın bu tip çalışmalarla daha tanımlanabilir olacağı ve markaların sosyal medyada hedef kitlelerine ulaşmalarının kolaylaşacağı muhakkak. Konu üzerinde daha çok ve detaylı çalışmalar yapılması gerekiyor.


9 Şubat 2012 Perşembe

'Danışmam da Danışmam '... Neden Danışman?

Herkesin her şeyi bildiği ülkemizde danışmanlığı iş olarak seçmiş cesur insanları takdir etmemek mümkün değil. Her ne kadar bireysel olarak danışmaya daha sıcak baktığımız; koçluk, imaj danışmanlığı gibi işlerin itibar gördüğü günlerde olsak da şirketler söz konusu olduğunda danışma fikri hala pekte tercih edilen bir alternatif değil. Bu konuda sadece kendi profesyonel hayatımdaki tecrübelerimden edindiğim izlenimleri sizinle paylaşmak istedim. Tabii burada bahsettiğim, şirketlerin yeni yatırım alanlarına girerken ihtiyaç duyduğu danışmanlık hizmetleri veya danışmandan umulan 'yan faydalar ' motivasyonuyla alınmış danışma kararları değil. Kendi konum olan pazarlama iletişimi ile ilgili çalışmalar.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerde 'danışmama' fikrinin kaynağı genelde şirket sahipleridir. Dişleri tırnaklarıyla 'bu şirketi bu hale' getirdiklerine göre danışacakları kişilerden daha akıllı ve tecrübelidirler. Hem zaten 'çalışanlara dünyanın parasını' ödemektedirler. Büyük ölçekli işletmelerde ise direnç genelde bölüm yöneticilerinden gelir. Danışma ihtiyacını kendilerine yöneltilmiş bir yetersizlik ithamı olarak algılayarak şirketlerinin içinde bulunduğu 'özel' koşulları şirket dışından birinin anlamasının mümkün olmadığını savunurlar. Zaten danışmanın söyleyeceği şeyleri onlarda biliyordur da ............... Masanın her iki tarafında iyi bilen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki maalesef bu aşamada beyinler genellikle 'nasıl yapılabileceğinden' çok 'neden yapılamayacağına' kilitlidir. 
Danışma kararı alındıktan sonra yaşanan en önemli sorunlardan birisi danışmanların elinde hazır reçeteler olduğu yanılgısıdır. (Her ne kadar hazır reçetelerle işlerini yürütmeye çalışan, ev ödevini gereği gibi yapmayan danışmanlar mevcutsa da bu başka bir yazının konusu olabilir.) Başarılı bir danışmanlık hizmeti öncelikle danışmanın ev ödevini titizlikle yapmasına ve kendini şirkete başarı ile entegre etmesine bağlıdır. Ev ödevi, durumun gereklerine göre şekillenen uzun ve emek isteyen bir çalışmadır. Bu süreçte bir taraftan sektör ve rakip analizleri, ürün değerlendirmeleri yapılırken diğer taraftan şirket dinamikleri çözümlenmeye çalışılır ki bu yoğun çalışma dönemi  şirket açısından 'bak hiç de bir faydaları olmadı' dönemidir. Bu dönem maalesef şirketler tarafından tam olarak algılanamaz.
Danışma eyleminde, danışılanın ne kadar akıllı olduğundan hatta ne kadar tecrübeli olduğundan  daha önemlisi durumu ne kadar başarılı analiz ettiği ve ne kadar geniş ufuklu olduğudur. Ben şahsen pek çok çalışmada danışmanın aslında şirket içinde var olan fikir potansiyelini şirketin iletişimsizlik girdabından kurtarma görevini üstlendiğini düşünüyorum. Günlük iş yoğunluğu içinde paylaşılamayan veya yaşanan iletişimsizlik ortamında hak ettiği değeri görmeyeceği endişesiyle paylaşılmak istenmeyen fikirlerin  danışmanın şirket içinde yarattığı olumlu hava ve objektif yaklaşımları sayesinde hayat bulduğuna inanıyorum.
Ayrıca şirket içinde uzun süre çalışan personelin işin rutini içinde yaşadığı 'meslek körlüğü'nün ve motivasyonsuzluğun ilacının dışarıdan alınan bu hizmet olduğunu unutmamak gerekir. Bazen bir 'yabancı' hayatınızı ummadığınız şekilde güzelleştirebilir.
Danışmanlığın ve danışanın kalitesinin artacağı günlere doğru ilerlediğimizi umuyorum.

7 Şubat 2012 Salı

Süper Bowl'un Süper Reklamları

Amerika'lıların heyecanla beklediği bir 'Super Bowl Sunday' daha geride kaldı. New York Giants Amerikan futbolu ligi NFL’in şampiyonluk maçı Super Bowl finalinde New England Patriots’u 21-17 yenerek tarihinde dördüncü kez NFL şampiyonu oldu. Bu gün New York'da görkemli kutlamalar yapılıyor. Bu spor ülkemizde pek de bilinmediğinden merak edenler için Amerika Bülteni harika bir kaynak.
Futbolu bile 'muhabbet olsun' diye izleyen biri olarak bu haberi niye bloguma taşıdığıma gelince. Bahsettiğimiz karşılaşma 11 Milyar Dolarlık bir karşılaşma. Bilet fiyatlarının son dakikalarda 30 bin dolara kadar çıktığı karşılasmayı sadece ABD'de en az 175 milyon kişinin izlediği tahmin ediliyor. Maç 185 ülkede ve 30 farklı dilde yayınlanıyor. Ve bu maçda yayınlanan reklamların 30 saniyesi 3.5 milyon dolar.
Rakamlardan da anlaşılacağı gibi karşılaşma sadece Amerikan Futbol'u severler için değil, reklam severler içinde heyecanla beklenen bir karşılasma. Dünyanın en pahallı reklamlarına ev sahipliği yapan karşılaşmada mücadele iki ayrı kategoride eş zamanlı olarak devam ediyor. Sporcular sahada, reklamcılar ekranda çarpışıyorlar. Bu sene sahadaki mücadelenin galibi Giants oldu. Aradan geçen iki gün ekranın galibini belirlemeye yeter mi bilmiyorum ama 2012 Super Bowl'da en başarılı görülen reklamları sizlerle paylaşmak  istedim. Reklamların aşağıdaki sıralaması herhangi bir derecelemeyi göstermiyor.




                                         























                                       













6 Şubat 2012 Pazartesi

Pazarlamanın Parlamayan Yıldızı

Yürüttüğünüz o büyük reklam kampanyalarına rağmen metrelerce uzanan raflarında ürününüz tüketici ile baş başadır. İşte o son karar anında ürününüzü bir adım öne çıkarabilecek en etkili ve son silahınız ambalajınızdır.
Ambalajın sadece ürünün fiziksel ve kimyasal korunma, taşınma kolaylığı sağlama ve ürün hakkında teknik bilgi verme görevini üstlendiği yıllar çoktan geride kaldı. O artık önemli ve etkili bir pazarlama elemanı.
Ambalajınızın estetik ve ergonomik dizayn, göz alıcı ve ürününüzün içeriği ile uyumlu renkler, doğru görseller, sağlıklı malzeme, taşıma ve kullanım kolaylığı gibi burada sayamıyacağım pek çok özelliği taşıdığına emin olmanın yanında ürününüzün en önemli bulduğunuz özelliklerini müşterinize son bir kez daha hatırlatma şansınız olduğunu da unutmamak gerekir. 
Başka bir ifade ile ambalajınız tüketicinizle konuştuğunuz son ve belki de tek gerçek anda kendinizi ifade şansınızdır. Ürününüz sizi temsil eder tıpkı elemanlarınız gibi. Satış elemanlarınızın eğitimine, kılık kıyafetine, üslubuna gösterdiğiniz özeni düşünürsek ürününüzün bundan daha iyisini hak ettiği muhakkaktır.


Ayrıca sadece ambalaj farklılıklarıyla ürününüze yeni pazarlar yaratılmasında mümkündür. Bunun en güzel örneği henüz ülkemizde bulunmayan sıkma ambalajlarda satışa sunulmuş bebek gıdalarıdır. Amerika'da sunduğu kullanım ve taşıma kolaylıkları ile cam şişedeki rakiplerine kısa sürede önemli bir fark atan bu alternatif, hazır bebek gıdalarına 'on the go' konseptini kazandırmış durumda. Minik bir bebekle İstanbul New York arasında yaşayan bir anne olarak yaratıcısına teşekkürü bir borç biliyorum :)
Benim gözlemleyebildiğim kadarı ile ülkemizde şu sıralar ambalajlarda çocukları hedef alan uygulamalar popüler. Üzerindeki resmin etkisiyle deterjan konusunda alım kararını belirleyen çocuklar tabii ki yok değil. Ama kanaatimce bu tip 
uygulamalar ambalajın gücü açısından iyi birer örnek olmakla beraber yaratıcılık açısından zayıf ve belki etik açısından da yanlış olarak değerlendirilebilir.
Konunun uzmanı olmadığım için teknik değerlendirmelere gitmem doğru olmaz ama bir pazarlamacı olarak ülkemizde kişi başına düşen sosyal medya uzmanı, art direktör, grafiker, imaj yöneticisi, dijital pazarlama uzmanı, web dizayncı, markalaşma uzmanı sayısı dikkate alındığında ambalaj tasarımı alanında ciddi bir uzmanlaşma açığı olduğuna inanıyorum.