19 Ocak 2012 Perşembe

İlk Takipci

Kitlesel hareketlerle ilgili yazılmış yüzlerce kitabın keyifli bir özeti.. İlk katılımcı lideri deli görüntüsünden çıkarır ve ikinci katılımcı ile artık "kalabalık" tırlar ....... 


17 Ocak 2012 Salı

KARANLIK

Bugün karanlık bir gün, çok karanlık .... Geleceği bile karartmaya yetecek kadar karanlık...Vicdanları acıtan, insanın boğazına bir hıçkırık düğümleyen, sessiz çığlıklar attıran bir karanlık. Sözün bittiği yerdeyiz dedirten o keskin karanlık. 
Bir insanın hayatına kaç karanlık sığar bilmem; hayatları karartan cinsten bir kaç tane ve güneşi sadece bir süreliğine söndürebilen onlarcası. 
Şüphesiz ailesini, dostunu, yaşadığı toplumu, bilmediği uzaklarda yaşayan tanımadığı insanları dert edinebilenlerin hayatlarında karanlık günler daha çok oluyor.
Kişilerin küçük dünyalarında ki karanlık günleri için de, ulusların karanlık günleri içinde geçerli olan bir gerçek var ki; böyle günlerde insanlık kararırken vicdansızlık fosforlanıp, daha bir parlaklaşıyor... Bir doğal afetin veya basbas bağıran bir adaletsizliğin karanlığında etrafınıza daha bir dikkatli bakın..
Kim bilir  belki de karanlığın insanın içini bu kadar acıtmasının bir sebebi de çevresindeki bu parıltıdır.


14 Ocak 2012 Cumartesi

Eurovizyon'u Bırak, Dizilere Bak


Yıllardır ülkemizin tanıtımı için çok önemli olduğuna inandığımız, sonucu ulusca gurur meselesi yaptığımız, kimin katılacağını "milletcek" dert edindiğimiz eurovizyonun kendisine yüklediğimiz bu misyonu ne kadar hak ettiğine emin değilim. Ama çok emin olduğum bir şey var ki oda Balkanlar'dan, Arap dünyasın'dan, Iran ve Irak gibi ülkeden tanıştığım bir sürü insanla, pek çok dizimizin gidişatı üzerine ateşli sohbetlerimiz olduğu.

Sadece bir anımı sizle paylaşacagım, kuaförde Türk olduğumu fark eden bir Kosova'lı bayan aceleyle geçiştirdiği selam kısmının hemen ardından konuyu Binbir Gece'ye getirdi. Heyecanla takip ediyor ve sonunu çok merak ediyordu. Merakı bununlada sınırlı değildi. İkilinin gerçek yaşamdaki evliliği de bilgisi dahilindeydi ve nasıl gittiğini bir de benden duymak istedi.
Dizilerimize olan ilgi sadece sokaktaki insanlada sınırlı değil. Çok üst düzey bir Arap VIP'nın ısrarla kurdurduğu sistem sayesinde Tuba Büyüküstün'ün bir dizisini naklen seyrettiğine şahitlerim var. Tabii bu bahsettiğim olayların New York'da yaşandığını düşünürsek olayın sınırının ne kadar geniş olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Uzun lafın kısası biz beğenelim veya beğenmeyelim dizilerimiz pek çok ülkede ciddi bir izleyici rakamına ulaşmış durumda. İnsanlar Türkiye'yi merak ediyor, bizim kültürümüzle, yaşayış  şeklimizle ilgili bir fikir ediniyorlar.  Şu ana kadar yürütülen hiç bir tanıtım faaliyetinin bu etkiyi gösterebildiğini sanmıyorum. Bilincinde olalım yada olmayalım pek çok eve elçilikler açmiş durumdayız. Üstelik kitleler tüm dikkatleriyle bizden gelen mesajları algılamaya hazırlar.
Hollywood'un çok uzun yıllardır dünyada üstlenmiş olduğu yönlendirme, trend belirleme, gelecek nesilleri şekillendirme rolunun Amerika tarafından ne kadar başarı ile yönetildiğini düşünürsek, gelmiş olduğumuz noktada bizimde elimizdeki bu ciddi bir firsatı nasıl değerlendirebileceğimizi tartışmamızın zamanı geldide geçiyor.


13 Ocak 2012 Cuma

Televizyonlarda Sana Özel Reklam Yakın

Bir önceki yazımı "Zeki Müren bizi görmedi ama .." diye bitirmiştim. Bugün Adage'de okuduğum bir habere göre, meğer ömrü vefa etseydi oda bizi görecekmiş. Soon Your TV Will Watch You,Too
Şaka bir yana haber gerçekten enteresan, Samsung ve Lenova'nın yeni televizyonları odadakileri tanıyarak tercih ettikleri kanallara ve web pagelere otomatik olarak bağlanacakmış. Hatta bu akıllı aletler odada çocuk varsa belli kanalları bloke edebilecekmiş. Televizyonunuzu açmak için bütün yapacağınız bir "Hi TV" demek. Bir şekilde Türkçeleştirirlerde onu.
Gelelim teknolojinin pekte heyecanlandırmadığı bir insan olarak bu haberi sizlerle neden paylaştığıma;
Bu televizyon reklamcılığı için milat sayılabilecek büyük bir gelişmedir. Bu gelişmeyi, akıl almaz rakamların döndüğü televizyon reklamcılığında ekranın karşısında kim olduğunu "tahmin" etmeye çalışarak yürütülen tanıtım faaliyetlerinin tarihe karışması olarak değerlendirebiliriz. 
Başka bir ifade ile televizyon reklamcılarınında tıpkı online medyada olduğu gibi profil bilgileriyle, ilgi alanlarıyla tanımlayabildikleri bir hedef kitleye ulaşma döneminin başlayacağının müjdesi bu haber.
İlgilenenler için http://adage.com/article/special-report-ces/tv-watch/232094/


12 Ocak 2012 Perşembe

Dünya Evimize Geldi de Keşke Mutluluk Getirseydi

Benim için unutulmaz filmlerden biridir Vizontele. Üstünden geçen yıllara rağmen gönlümdeki tahtını kimseye kaptırmadı. Her zaman gülümseyerek hatırladığım, üzerine düşünülmesi gereken repliklerle doludur. Televizyon seyrederken Satı ananın dünyanın evine gelecek olmasına verdiği "sebep" cevabını sık sık hatırlar, evlerimize gelen dünyanın, bizlerin iç dünyasına etkilerini düşünürüm, Televizyon bugünkü haliyle bireysel bir mutluluk kaynağı olmaktan maalesef çok uzak.
Her gün evlerimizde kaç katili ağırladığımızın, kaç cenaze defnettiğimizin, kaç işkence sahnesini izlediğimizin, çocuklarımızın gözünde adam öldürmenin ne kadar sıradanlaştığının farkında mısınız? Kötülüğü normal saymaya, fırsatçılığa zeka, iki yüzlülüğe işini bilirlik demeye başladık. Gününün büyük çoğunluğunu diğer insanlara tuzaklar kurmakla geçiren insanlar tanıdık. Daha iyisini istemek doğaldır ama bizlerin hayattan beklentilerimiz sağlıksızlaştı; o sevgilileri, o evleri, o kıyafetleri ister olduk. Artan talepler kısıtlı imkanlarla çatıştı. Çoğunluklada kısıtlı imkanlar kazandı. Elindekiyle mutsuz olan insanların sayısı arttıkça arttı. Değil çocuklarımız yetişkinlerimiz bile bu ikilemde kaldı. Biz onlara kapılarımızı içtenlikle açtıkça onlar her geçen gün daha pervasız, daha özensiz, daha saygısız misafirler oldular. 
Evet Zeki Müren bizi görmedi. Ama biz neler gördük neler..Daha güzel şeyler göreceğimiz günlere ..


8 Ocak 2012 Pazar

Gazoz Seksist Olur Mu?

ABD’nin en eski gazlı içeceklerinden biri olan Dr Pepper, piyasaya yeni sürdüğü ve erkek müşterileri hedefleyen içeceği için hazırladığı reklam kampanyası oldukca ilginç. Erkeklerin piyasadaki ‘diet’ gazozları ‘kadınsı’ bulduğu için içmediği düşüncesi ile hareket eden Dr Pepper, erkekler için 10 kalorilik ‘’Dr Pepper 10’’ adıyla yeni içeceğini piyasaya sürdü. Bu içecek için hazırlanan reklam kampanyası ise genel olarak ‘’it’s not for women (kadınlar için değil)’’ sloganına dayanıyor. İçeceğin Facebook sayfasında ‘’10 emir’e atıfla ‘’10 Man’Ments’’ sıralanmış durumda. Ve aşağıdaki reklamında ise bir aksiyon savaş alanından geçen bir grup erkek, kadınlara diğer normal içecekleri içip, romantik komedi filmi izlemelerini öğütlüyor.




"Gazoz seksist olur mu?’’  Reklamda kesinlikle olmuş. Elbette diet sodaların erkek müşterilere ulaşması güçlüğünü aşmak için yollar arayabilirler. Ancak genel kanı Dr Pepper'in bu reklam filmi ile kadın tüketicileri aşağılıyor olduğu yönünde ama bana sorarsanız reklam sadece kadınları değil erkekleri de karikatürize etmiş. Siz ne dersiniz?

1 Ocak 2012 Pazar

Bir İlk Olarak Truman Show

Truman Show, gelmiş geçmiş en başarılı Hollywood senaryolarından birisidir. Düşündürücü, insanda hayat adına soru işaretleri bırakan,  sosyolojik ve psikolojik açıdan değerlendirilmesi gereken, yayıncılıkta etik kavramını tekrar tartışmaya açan değerli bir eserdir. Üzerinde konuşulacak çok şey olmasına rağmen sadece filmin televizyonculuk  ve pazarlama açısından düşündürdüklerini sizinle paylaşmak istedim.
Truman show sinemalarda boy gösterdiğinde , henüz ülkemizde  biri bizi gözetlemiyordu, onun bunun evinde yemekte değildik. Kısacası televizyoncularımız tanımadığımız insanları doğal halleriyle seyretmekten bu kadar zevk alabileceğimizi henüz keşfetmemişti.
Televizyoncuların, normal sartlar altında belki de hiç muhatap olmayacağımız , tümüyle farklı sosyokültürel geçmişlerden gelen insanları evlerimizde görmeye olan ilgimizi fark etmesiyle  bu tip showlarda bir patlama yaşandı.  “Tutucu” diye adlandırılabilecek, “mahalle baskısının” yoğunluğundan şikayet ettiğimiz ülkemizde, belki de programların seyirci bulmasından daha da şaşırtıcı  olanı katılımcı bulmasıydı.
Aslında bizler bu tip programların varabileceği en uç ve belki de programcılık açısından en mükemmel noktasıyla seneler önce Truman Show filmi ile tanışmıştık. Film doğumundan itibaren hayatındaki her şeyin kurgulandığı, günlük yasamı 24 saat naklen yayınlanan, gerçek bir bireyin  öyküsüydü.
Truman Show’la bizler sadece 'realty show’la değil ürün yerleştirme ile de tanışmış olduk. Filmde kahramanımızın günlük yaşamı içinde kullandığı her ürün bir reklam değeri taşır ve bu son günlerde ekranlarımızda basarılı , başarısız pek çok örneğini gördüğümüz ürün yerleştirmenin ta kendisidir.




Bir sahnede artık bir şeylerden şüphelenmeye başlayan Truman ürün tanıtımı yapan eşine kiminle konuştuğunu sorar. Bence başarılı yerleştirme bu soruyu sordurmayan yerleştirmedir. Senaryonun içine işlemiş, izleyiciyi senaryodan koparmadan mesajını iletebilen yerleştirmelerin başarısının çok yüksek olacağını  düşünüyorum.




Hakkında çok şeyler konuşulabilecek Truman Show’dan şimdilik bu kadar..

In case I don’t see you good afternoon, good evening, good night…..